Ana içeriğe atla

Kayıtlar

HARAM ELMA İmam-ı Azam ( Hikayelerin en güzeli )

 HARAM ELMA  ( Hikayelerin En Güzeli ) Mezhep imamımız İmam-ı A'zam hazretlerinin babası Numan Hazretleri, gençliğinde bir ark kenarında abdest alıyordu.  Abdeste başlayacağı zaman ark sularına kapılıp gelen bir elma gördü. Elmayı, nereden geldiğini ve haram veya helal olup olmadığını düşünmeden bir defa ısırdı.  Hemen hata ettiğini ve mutlaka elmanın sahibini bulup helal ettirmesi lazım geldiğini düşündü; Sonra suyun geldiği tarafa doğru git­meye başladı.  Elma elinde olduğu halde araya araya elmanın düştüğü bahçeyi ve sahibini buldu. Bahçenin sahibine meseleyi anlatıp elmayı yanlışlıkla ısırdığını ve hakkını helal etmesini istedi. Onun bu hareketi, elma sahibinin dikkatini çekmişti. "Hakkını helal edeme­yeceğini, helal etmesi için bazı şartları olduğunu" söyledi. Nu'man hazretleri "ne isterse yapacağını, yeter ki hakkını helal etmesini" isteyip şartının ne olduğunu sordu. Elma sahibi "Hakkını helal etmesi için, iki sene bahçesinde çalışması lazım geld...

ÇAY'A ÖVGÜ - Ahmed Yesevi (k.s) Hazretleri, Çin hududunda Hıtay adında bir yere gidiyor.

  …………ÇAY'A ÖVGÜ……. Ahmed Yesevi (k.s) Hazretleri, Çin hududunda Hıtay  adında bir yere gidiyor. Çok sıcak bir günde yol kenarında dinlenirken, bir Türkmen köylü, doğum yapmakta olan zevcesi için dua istiyor. Hoca, dua ediyor Allah’ın izniyle doğum kolay oluyor. Bunun üzerine köylü kendisine çay ikram ediyor.. Hoca Ahmet Yesevi, o zamana kadar hiç görmediği çayı içince harareti ve yorgunluğu gidiyor, rahatlıyor.. Ellerini açıp dua ediyor; “Ya RABBİ bu içeceğe revaç ver. bizi sevenler içsin, faidelensinler." Çayın Türkistan'da bilhassa Tasavvuf erbabı arasındaki rağbetini bu duaya bağlarlar. Dervişleri uyanık ve zinde tuttuğu için "Evliya Çorbası" da denir. Çaya çay demek için içme şartlarına riayet edilmelidir... Çay kadehde dide-efrûz olmalı, Lebrengü lebrizû lebsuz olmalı (Çay, küçük ve şeffaf bardakta göz doldurmalı. Dudak renginde, ağıza kadar dolu ve yakıcı olmalı.) Çayın haddi yoktur... 1 çay beyhude, 2 çay faide, 3 çay kaide, iç 4'ü at derdi, madem çık...

OPR. DR. Salih Selman'ın Hayatından Kısa Bir Hikaye

 Dr. Salih Selman Genel Cerrahi Uzmanı.  13 yaşındayken bir arkadaşının attığı taş yüzünden gözünde kanama oluyor ve yaz boyunca hastanede tedavi olmak zorunda kalıyor. Gözü sargılı, gören gözüyle doktorları izliyor ve doktor olmak istiyor.  Bu isteğini doktoruna söylediğinde, “Ama evladım sen lise bile okuyamazsın, çünkü gözün ağır bir darbe yedi, diğer gözüne de sıçradı. Kendine hep dikkat etmelisin. Yoksa iki gözünü de kaybedebilirsin. Liseyi okusan bile kendini zorlamadan oku ve kendine zorlanmayacağın bir meslek seç” diyor.  Bundan sonrasını Dr. Salih Beyden dinleyelim: “Fakat benim içime ateş düşmüştü bir kere. Altı sene tıp okudum ve üstüne Cerrahi gibi en uykusuz bitirilmesi gereken bir bölüme girdim. Kırkımdan sonra hafızlığa başladım. On sene çok yoğun Kur’ân çalıştım. Yetmedi İlahiyatı bitirdim. Ve şu anda gözüm daha iyi görüyor. * Hafızlık sürecimde benim hevesimi gören hocam artık evime, muayenehaneme gelmeye başladı. ‘İstersen gitmem, gece bile çalıştır...

İbretlik Hikaye ; Hocam ben zina yapmak istemiyorum ama artık dayanamıyorum

  Genç bir delikanlı hocasıyla istişare eder : ” Hocam ben zina yapmak istemiyorum ama artık dayanamıyorum, sokağa çıkınca gözlerime hakim olamıyorum ! ALLAH rızası için bana bir tavsiye ver, zinaya düşmekten çok korkuyorum. ”  Hoca cevap vermiş : ” Bana evinden bir kova dolusu su getir ve sakın ola ki bir damlası yere dökülmesin. Şayet dökülürse her damlasına karşılık seni sopayla döveceğim. ” Delikanlı itaat etmiş ve kovayla hocanın yanına gelmiş. Hoca : ” Evet evladım sen kovayı bana dolu olarak getirdin peki çarşıdan geçtin, kaç tane bayan gördün ve baktın ? ” ” Hocam ben gözümü kovadan hiç ayırmadım ki dayak yememek için ! ” ” Peki benden korktuğun kadar ALLAH’tan korkmuyor musun ? ” Delikanlı tövbe etmiş ve bu vesvelerin şeytandan geldiğini anlamış. Rabbim bu yazıyı okuyan tüm kardeşlerimi zina denen pislikten korusun inşaAllah. AMİN Ana Sayfa

HERŞEYDE BİR HAYIR OLDUĞUNA İNANMAYANLARIN KISSASI " İBRETLİK KISSA "

Bir gün okyanusta yol alan bir gemi kaza geçirerek battı. Gemiden tek bir kişi sağ kurtuldu. Dalgalar bu adamı küçük ıssız bir adaya kadar sürükledi. Adam ilk günler kendisini kurtarması için Allahü Teala’ya yalvardı ve yardım bulurum umuduyla ufka baktı. Ama ne gelen oldu ne giden... Daha sonra rüzgardan yağmurdan ve vahşi hayvanlardan korunmak için ağaç dallarından ve yapraklarından bir kulübe yaptı. Sahilde bulduğu gemiden arta kalan konserve pusula gibi eşyaları bu kulübeye koydu. Günler hep aynı şekilde geçiyordu. Balık avlıyor pişirip yiyor ve ufku gözlüyordu. Allahü Teala’ya dua ediyordu. Bir gün tatlı su getirebilmek için yola koyulmuştu. Döndüğünde birde ne görsün binbir emekle yaptığı ve tek tutunduğu dal olan tahta kulübesi alevler içerisinde cayır cayır yanıyordu... Başına gelebilecek en kötü şeydi bu. Keder ve öfke içinde donakaldı. Artık bu ıssız adada başını sokabileceği bir kulübesi bile kalmamıştı. Bu üzüntüyle, Allah’ım bunu bana nasıl yapabildin diye feryat etti. O g...

Hz. Ali bir gün evinde oturuyordu. Kapı çalındı. Ve

 HZ. ALİ (R.A)'I AĞLATAN OLAY Hz. Ali bir gün evinde oturuyordu.  Kapı çalındı.  Hz. Ali kalkıp kapıya baktı.  Komşularından biri gelmişti.  Komşusu ona selam verdi.  O da onun selamına cevap verdi.  Sonra Hz. Ali komşusuna: -Ne istiyorsun? Diye sordu.  Komşusu utanarak: -Şu kadar paraya ihtiyacım var.  Bana borç para verir misin? Dedi.  Hz. Ali eve girdi. Komşusunun istediği parayı alıp geldi. Komşusuna verdi. Komşusu istediği parayı alınca sevinerek dönüp gitmişti.  Hz. Ali de eve girmiş, oturup derin bir düşünceye dalmış, sonrada ağlamaya başlamıştır. Hz. Fatıma efendisinin ağladığını görünce ona şöyle demişti:  -Ey Efendim! Neden üzülüp ağlıyorsun?  Komşumuzun istediği parayı ona verdin.  Sevinmen gereklidir.  Hz. Ali ona şöyle cevap vermiştir: -Ey Fatıma! Sen komşuluğu bu kadar kolay mı sanıyorsun?  Bizim görevimiz, komşumuzun halini sormaktı.  Böyle bir ihtiyacı olduğunu öğrenince o gelip istemede...

Peygamber Efendimizin Eşi Hatice'yi Kübra ve Tahire dendiğini anlamak  İçin Oku

  __"MÜJDELER OLSUN EY HATİCE ALLAH C.C. SANA SELAM SÖYLEDİ..."  "Allahümme ente'sselâm ve minke'sselâm tebârekte ve teâleyte yâze'lcelâli ve'l-ikrâm... Sözünü her namaz bitiminde selam sonrası söyleriz.  Ama kimin dediğini ve anlamını  bilmeden.. Mekke’ye yaklaşık 5 km. mesafede bulunan Hira (Nur) dağı 860 m. yüksekliği olan bir dağdır… Hz. Hatice Validemiz, Efendimiz (sav)’i her zaman olduğu gibi damda beklerken yakınları:  “Ey Hatice neden böyle yapıyorsun, hava çok sıcak, yaşlı vücudun yorgun düşecek.”dediler.  O da  “Benim efendim güneşin altında iken ben gölgede duramam.” diyerek eşler arası muhabbettin, bir olmanın  ne manaya geldiğini bizzat yaşayarak göstermiştir. Efendimiz (s.a.v.) Hirada bazen çok uzun süre kalırdı. Bu süre içinde  Hz. Hatice Vâlidemiz  bizzat Hira’ya kendi yiyecek ve erzak taşırdı.  Evet, Hz. Hatice Vâlidemiz, muhterem eşi Hira Mağarası’na inzivaya çekildiğinde, emrinde 400  hizmetçi olmasına rağmen...