Ana içeriğe atla

Kayıtlar

İlginç Hikâyeler etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Tesettürü hafife alan kadının sonu - Gerçek Yaşanmış Hikâye

TESETTÜRÜ HAFİFE ALAN KADININ SONU.!! YAŞANMIŞ BİR OLAY / MUTLAKA OKU VE PAYLAŞ! "Bir gün öğlen namazını kıldıktan sonra camiye kravatlı bir adam geldi; 'Kadın cenazemiz var, buradan kaldıracağız, ikindi vakti bir sala verir misiniz?' dedi. 'Tabi' dedim. İkindi vakti oldu, cenazeyi getirdiler. O zamanlar böyle cenaze arabaları yoktu. Ortaköy mezarlığına omuzlarımızda götürdük. Cenazeyi gömdük, herkes taziyede bulundu, gitti. Bir ben, bir o kravatlı adam, iki de mezar işçisi orada kaldık. Euzü besmele çektim, dua okuyacaktım, yer bir sallandı böyle!.. Ben gencecik imamdım, ayakta duramayıp düşecektim neredeyse... Sonra kabrin içinden acı bir ses çıktı. Sanki etlerini koparıyorlar, öyle bir acı sesti. Cenaze sahibi adam dedi ki; 'Bu sallantı zelzele olabilir, peki bu ses ne oluyor?' Sonra da; 'Biz bunu morgdan aldık, acaba bayıldı da öldü diye getirdik mi?' dedi. İşçilere mezarı açmalarını söyledi. 'Açamayız' dediler. 'Ancak savcılıktan iz...

Adam Güzel Bir Kızla Evlendi Kız Deri Hastalığına Yakalanınca Adam Ne Yaptı İbretlik

Bir adam güzel bir kızla evlendi. Onu çok seviyordu. Bir kaç yıl sonra kadında bir deri hastalığı oluştu. Yavaş yavaş güzelliğini kaybetmeye başladı. Bir gün kocası iş için seyahate çıktı.  Dönüş yolunda kaza geçirdi ve görme gücünü kaybetti. Ancak aile hayatı her zaman ki gibi devam etti. Kadın günler geçtikçe yavaş yavaş  güzelliğini kaybetti. Adam onu sevmeye devam etti ve o'da onu çok seviyordu. Bir gün kadın öldü. Ölümü kocasına büyük üzüntü getirdi. Kocası tüm ritüellerini tamamladı ve şehri terketmek istedi. Arkadan bir adam yaklaştı ve dedi ki ; "Nasıl yalnız yürüyeceksin ? Karın sana yardım ederdi". "Adam ben kör değilim" diye cevap verdi. Öyle davrandım çünkü bir hastalık yüzünden cildinin durumunu gördüğümü bilse hastalığından çok incinirdi.O'nu sadece güzelliği için sevmedim, aynı zamanda şefkati sevgi dolu doğasına aşık  oldum. Ben de kör takliti yaptım. "Sadece onu mutlu etmek istedim" dedi. Ahlaki olarak  birini gerçekten sevdiğinizd...

Padişah Ve Köylü Kızı - Vezire Büyük Ders İlginç Hikaye

Padişahın biri veziriyle birlikte gezintiye çıkmış. Gezi sırasında bir köye gelmişler. Küçük, şirin bir evin önünde oturmuş, örgü ören bir genç kız görmüşler. Padişah kızın yanına yaklaşıp sormuş: – Merhaba kızım. Baban evde mi? Kız: – Babam evde yok! Azı çok etmeye gitti. Padişah: – Annen evde mi? Kız: – Annem de evde yok! O da biri iki etmeye gitti. Padişah: – Kızım eviniz çok güzel ama bacası eğri. Kız: – Bacası eğridir ama dumanı doğru tüter. Padişah: – Sana bir kaz yollasam yolar mısın? Kız: – İzninizle en ince tüylerine kadar yolarım! Padişah kıza “Öyleyse selametle kal!” deyip, veziriyle tekrar yola koyulmuş. Saraya varınca padişah vezirine sormuş: – Kız ile ne konuştuğumuzu anladın mı? Vezir: – Doğruyu söylemek gerekirse anlamadım padişahım, demiş. Padişah: – O hede tez vakitte git öğren! Yoksa seni vezirlikten azlederim! demiş. Vezir telaşla fırlamış. “Nasıl öğrenirim?” diye düşünürken, en iyisi ilk ağızdan bilgi almak deyip, gitmiş padişahın konuştuğu kızı bulmuş. Vezir: – Am...

ARI ve SİNEK - Muhteşem Bir Hikâye

ARI 🐝 ve SİNEK 🦟 Arıları ve sinekleri ağzı açık bir şişeye koymuşlar. Şişenin taban tarafını ışığa doğru, Açık olan ağız kısmını da karanlığa doğru yerleştirmişler. Arıların hepsi ışık olan tarafa doğru ilerlemiş . Ama şişenin tabanı kapalı olduğundan dışarı çıkmayı başaramamışlar. Bu arada sinekler, şişenin ağzına doğru doluşmuşlar ve dışarı çıkıp karanlıkta kaybolmuşlar. Karanlık tarafta bulunan şişenin açık ağzına doğru tek bir arı bile gitmemiş...!!!!! Camın önünde ışığa doğru çabalamaya devam etmişler. İnsanın aklına hemen arıların akılsızca davrandıkları geliyor. Ancak daha derinlemesine düşününce; Karşımıza anıt gibi dikilen bir yaşam tarzı ortaya çıkıyor.... A. Einstein e göre arılar olmazsa, insan yaşamı 4 yıl sonra son bulur... Arılar nerede, hangi çiçek ile besleneceğini bilen, yüzlerce kovan arasında kendi kovanını bulabilen, Ve o kovanın yüzlerce peteği arasından kendininkine yumurtlamayı hiç şaşırmadan uygulayabilen bir canlıdır... Ve bu olağanüstü canlı Nasıl olur da ş...

Güzel Kadın Yanlış Teşhis Sonucu Gözlerini Kaybetmişti

Kadın her sabah olduğu gibi o günde beyaz değneği ve el yordamı ile otobüse binmişti. Şöför, soldan üçüncü sıra boş hanımefendi dedi. Kadın 32 yaşında güzel bir bayandı ve eşi oldukça yakışıklı bir hava subayı idi. Bundan birkaç ay önce yanlış bir teşhis sonucu gerçeklestirilen ameliyatla gözlerini kaybetmisti genç kadın ve asla göremeyecekti. Kocası ameliyattan sonra acı gerçegi öğrenince yıkılmış ve kendi kendine bir söz vermisti. Asla karısını yalnız bırakmayacak, ona sonuna kadar destek olacak, kendi ayakları üzerinde durana kadar cesaret verecekti. Günler geçiyordu. Kadın her geçen gün kendini daha kötü hissediyor, çok sevdiği kocasina yük oldugunu düşünüyordu. Eşinin bu içine kapanık, karamsar hali kocayı çok üzüyordu. Bir an önce bir seyler yapması gerekiyordu, karısı günden güne kendi içine kapanık dünyasında kayboluyordu. Bütün gün düşündü koca nasıl yardım edebilirim güzeller güzeli eşime. Birden aklına eşinin eski işi geldi. Geri dönmesini isteyecekti. Ama bunu ona nasıl söy...

Nikahta Keramet Vardır ; Muhteşem Bir Hikâye

ANA SİZ BABAMLA NASIL TANIŞTINIZ? İzine gittiğimde aldım anamı karşıma, sordum.  -Ana kız, siz babamla nasıl tanıştınız?  - Tövbe de gızım. Bizim zamanımızda tanış olmak yoktu. Onun anası beni,  benim anam da onu görmüş beğenmiş. Bi gece, seni verdim dedi.  Misafirler geldi, söz kesildi. Kime verdi? Hiç bildiğim yok.  -Sormadın mı?  -Sordum ama zamanı gelince görür öğrenirsin. Haftaya nişanımız var.  Nişanlını da o zaman görürsün dedi. Benim aklımda evlilik falan yoktu.  Neyse bir hafta sonra üç tane öküz arabasına dolmuş, bir sürü insan  geldi. Bizim büyük bir odamız vardı. Kadınlar odanın bir  tarafına, erkekler karşı tarafa oturdular. Duvar dibinde tam altı erkek  yan yana oturmuş. Teyzem beni kenara çekip fısıldadı. "Soldan ikinci  senin nişanlın olur. Kahveyi verirken bakarsın." Onun dediği gibi  yaptım. Şöyle gözümün ucunla baktıydım, of anam, başımdan aşağı kaynar  sular döküldü. Ben deyim 40 sen de 45 yaşların...

BİR BARDAK PİRİNÇ

BİR BARDAK PİRİNÇ Kapı çaldı. Bir çocuk bir su bardağı uzattı. İftara bir saat kadar vardı: _ Abla dedi, annem çorbaya koyacakmış bir bardak pirinç istedi.Tamam dedim, ama merak ettim. _Sen kimin kızısın bakayım diye soruverdim. Üç ev aşağıda birileri taşınmıştı en alt kata. Orayı tarif etti. Pirinci verince de utandı sanki çekip hemen gitti. Ertesi gün aynı saatte aynı kız yine geldi. Aynı bardak aynı şeyleri söyledi. Para istese ya da koca bir tas ile gelse dilenci diyeceğim. Beni kandırıyor diye düşüneceğim . Ama bardak aynı, istenilen pirinç aynı. Verdim ama bu sefer bende seninle geleceğim dedim. Sokağa çıkmak da yasak bir an önce kimse görmeden  varsak,  vardık. Müsade isteyip evine girdim. Eskiden de bilirdim. Çocukken de girmiştim. Bir sofra vardı yerde. Etrafında iki çocuk daha beklemekde. Oturmuşlar sadece turşu koymuşlar. Dört de kaşık var. Korku ile bana garip garip bakıyorlar.  Annesi çıktı mutfaktan geldi yanıma. Zaten 1+1 olan evde oturacak tek yerde sofra....

Bir ölüden mektup var. Kaçınılmaz son?

Bir ölüden mektup var. Kaçınılmaz son? 😭Değerli yaşayan insanlar, ben bir ölüyüm. Şehirden uzak bir mezarda kalıyorum. Yanımda benim gibi binlercesi var. Komşum bir genç. Az aşağıda bir çocuk var. Yukarıda kimsesiz diye gömülen bir amca var. Dün bir hakim geldi diyorlardı. Önceki gün yeni evlenmiş bir çift vardı. Yan yana gömüldüler. Tüm unvanlardan, mesleklerden, rütbelerden insanlar burada. 😭Sadece şehitleri getirmiyorlar. Onları birbirlerinin yanına, ayrı bir yere gömüyorlar. Bir de çok ünlü bazı devlet büyükleri burada değil. Onların yeri biraz daha farklı... Ama onun dışında tüm ahali burada. Hırsızı da burada, katili de burada, celladı da burada, gardiyanı da burada, hoca da burada... Ölüm kararı veren hakim de burada, idam edilen genç de burada. Zenginler de fakirler de burada... 😭Hepimiz iki metre kare bir arazi sahibiyiz. Başka da bir varlığımız yok. Sadece gösteriş meraklısı bazı dirilerin yaptıkları mezar taşlarımız farklı. Onun dışında topraklarımız aynı büyüklükte... 😭...

FATİH SULTAN MEHMET'İN ELİNİN KESİLMESİ

FATİH SULTAN MEHMET'İN ELİNİN KESİLMESİ  Fatih Sultan Mehmet Han, zamanında yapılacak bir camii inşaatı için bir yerde uygun görülen araziyi satın almak ister fakat arazi sahibi olan yahudi vatandaş araziyi satmak istemez bunun üzerine arazi zorla istimlak edilir. Fatih Sultan Mehmet fermanı mühürleyerek istimlak kararını tasdikler. Bu olay üzerine istimlak kararını kendine yediremeyen yahudi, kadıya giderek koca padişahı şikayet eder. Kadı, padişahı huzuruna çıkarır. Her iki tarafı da dinledikten sonra, kadı kararını açıklar; ’Padişahın mühür vurduğu sağ eli kesilecek’ Fatih Sultan Mehmet karara tepkisiz kalıp bir tek cümlesine bile karşı gelmemiştir. Bu karar üzerine yahudi, yahu koskoca padişahın elini kesecekler ve bunu sadece benim arazim istimlak edildi diye yapacaklar diye düşünerek kararından vazgeçer. Kadı Fatih Sultan Mehmet’e dönerek eğer padişahlığına güvenipte benim verdiğim karara karşı gelseydin şu gördüğün topuzla senin kafanı ezer seni oracıkta öldürürdüm der. Kadı...

Issız bir adada canilerin elinde ölümü beklerken ALLAH C.C yakarış ve mucize kurtuluş (hikaye)

~MUCİZE~   Dehşetli bir fırtınanın ardından,  yolcu gemisi ıssız bir adaya sürüklenmiş, kurtulan on beş kadar insanı ise adada yaşayan barbarlar esir etmişti...   Birçok ırktan ve dinden kişi vardı aralarında. Hatta ateist bile...  Esirler ölüm korkusuyla kendi aralarında endişelerini dile getirirlerken, müslüman olan içlerinden birtanesi ellerini açıp dua etmeye başlamıştı o anlarda." -ALLAH ım ne olur içine düştüğüm bu durumdan beni kurtar.  Aileme kavuşmayı nasip eyle-" diye tekrarladıkça,  diğerleri ona bakıp ümitsizce söylemeye başladılar...  "-Hepimizi bu ıssız adada öldürecekler. Hiçbirimizin ilahı bize yardım edip bunu değiştiremez. Kurtulmamız için ancak bir mucize gerek" deselerde, inaçlı adamın teslimiyetinden vazgeçirememişlerdi. O akşam bütün esirleri öldürüp yemeğe başlamışlar, en sona kalan müslüman adama geldiklerinde ogünlük ölü sayısını yeterli bulmuşlardı...  Ertesi gün ise bir mucize olmuş ve adam'ın ellerini çözüp s...

Nehre düşen çocuk ve annesinin karıncaya yaptığı iyiliğin karşılığı derslik bir hikaye

KARINCAYI KURTARAN KADIN  Bir zamanlar bir Kadın tarlada çalışıyormuş. Öğlen soluklanmak için tarlaya su getiren kanallardan birinin kenarına oturmuş.  Elindeki çöpleri kırıp suya atarak çöplerin suya kapılarak gidişlerini seyre dalmış.  Bakmış bir karınca suya kapılmış,  çırpınarak yukarıdan geliyor.   Kadın, elindeki uzun çöpü uzatmış,  karıncayı kenara çıkarmış,  sonra tekrar kalkıp işine devam etmiş.  Aradan bir zaman geçtikten sonra,  aynı kadının çocuğu nehirde yüzerken, girdaba kapılır ve boğulma ile karşı karşıya kalır.  Herkes çaresiz kenarda seyrederken,  yukarıdan suyun getirdiği bir kalas gelir girdapta ölümle pençeleşen çocuğun imdadına yetişir.   Çocuk kalasa tutunarak kenara gelir ve kurtulur.  Akşam eve gelince olayı annesine anlatır.  Annenin aklına gelen ilk şey ne olabilir?  Tabii ki kurtardığı karınca aklına gelir.  Unutmayın evrende en kıymetli şey;   Sevgi, şefkat ve...

ÇOBAN VE AĞAÇ

ÇOBAN VE AĞAÇ… İhtiyar çoban sürüsünü otlatmak için yaylaya çıktığında tepeye yakın bir elma ağacının altında dinlenir ve eğer mevsimiyse, onunla konuşarak: "Hadi bakalım evladım, derdi. Bu ihtiyarın elmasını ver artık". Ve bir elma düşerdi, en güzelinden, en olgunundan. Yaşlı adam sedef kakmalı çakısını çıkartarak onu dilimlere ayırır ve küçük bir tas yoğurtla birlikte ekmeğine katık ettikten sonra, babasından kalan Kur'anı Kerimini okumaya koyulurdu. Çoban, bu ağacı yirmi yıl kadar önce diktiğinde sık sık sular, bunun için de büyükçe bir güğüme doldurduğu abdest suyundan geriye kalanı kullanırdı. Elma ağacının kökleri, belki de bu sularla kuvvet bulmuş ve kısa sürede serpilip meyve vermeye başlamıştı. O zamanlar henüz genç sayıldığından şöyle bir uzandı mı, en güzel elmayı şıp diye koparırdı. Fakat aradan geçen bunca yıl içinde beli bükülüp boyu kısalmış, ağacınkiyse bir çınar gibi büyüyüp göklere yükselmişti. Ama boyu ne olursa olsun, ağaç yine de yavrusu değil miydi? ...

Yırtık Çorap ; Zengin bir adam ve üç oğlu varmış. Hikâye Oku

Zengin bir adam ve üç oğlu varmış. Birgün baba oğullarına der ki; ...  Evlatlarım ben ölürsem eğer sizden isteğim benim sandıkta duran o yırtık çorabı giydirin ve o şekilde gömün der. Çocukları hemen söze girer Allah gecinden versin baba ama olmaz biz çok zenginiz yırtık çorabı sana giydiremeyiz. Gerekirse altın tozundan gerekirse hint kumaşından çorap yaptırır onu giydiririz. Baba ısrarlıdır illaki o yırtık çorap diye. Baba devam eder çorabı mutlaka giydirin ve bizim avukattan mal paylaşımıyla ilgili zarfı alın der. Günün birinde baba ölür. Çocukları vasiyeti yerine getirmek ister ama imam karşı çıkar. Hayır dinimiz gereği ölen insanı çırılçıplak ve kefene sararak defnedilmelidir der. Çocuklar ısrar etsede imam giydirmez, baba defnedilir . Çocuklar babasının vasiyetini yerine getiremediğinden üzgündür. Ama yapacak bişeyde yoktur. Avukata giderler ve babalarının bıraktığı zarfı alırlar ve okurlar. Zarfta aynen şunlar yazıyordu: Gördünüz mü evlatlarım bir yırtık çorabı bile götüreme...

Ünlü boksör MUHAMMET ÂLİ ve onunla dalga geçmeye çalışıp eski ismi ile hitap eden rakibi ve MUMAMMET Alİnin intikamı (gercek hikaye)

Muhammed Ali Müslüman olduktan üç yıl sonra bir boks maçına çıkacaktı...  Onun Müslüman olmasını hazmedemeyen Ernie Terrel adındaki bir boksör,  ikilinin roportaj verdiği bir sırada Muhammed Ali’ye eski ismi Cassius Clay olarak hitap ediyordu...   Bu durum Muhammed Ali’yi hayli sinirlendirmiş,  ikili roportaj verirken neredeyse kavgaya tutuşmuşlardı...  Muhammed Ali, sonraki günlerde ringte karşılaşacağı Ernie Terrel’e öyle bir ders verecekti ki,  tüm dünya müslümanlarına örnek olacak bir hareket ortaya çıkacaktı...   Gün gelmiş, iki boksör de ringe çıkmıştı...  Muhammed Ali,  rakibi Ernie Terrel’a ard arda yumruklar diziyor;  adeta avıyla oynayan kaplan gibi Terrel’la ringte oynuyordu...  Vurdukça da “What’s my name?” benim adım ne? diyordu. Ondan duymak istediği söz “Muhammed Ali” olacaktı...   Bilerek rakibini nakavt etmiyordu. Sinir bozucu vuruşlar yaparak Terrel’ın moralini bozuyor,  adeta yerin dibine ...

Cami imamına atılan iftira ve yıllarca yaptığı hatayı anlayıp pişman olan kişi.(ibretlik hikaye) gözünlede görsen emin ol...

Zan ve iftira hakkında çok ders çıkarılacak bir yazı.  Abdestsiz namaz kıldıran imam Yaklaşık 20 sene öncesi kadardı.  Namaz kılmak için genellikle mahallemizdeki camiye giderdik.  Camimizin imamı da Şeyh Hâdi isimli, mahalleli tarafından sayılıp sevilen ve güvenilen bir zattı kendisi.  Günlerden bir gün akşam namazı kılmak üzere camiye biraz erken gitmiştim abdest almak için aşağı kattaki abdesthaneye indim tuvaletlerin boşalmasını beklerken kapılardan biri açıldı imam Şeyh Hâdi dışarı çıktı.  Selamlaşıp hal hatır sorduktan sonra imamın abdest almadan yukarı çıktığını fark ettim.  Çok şaşırmıştım.  Tuhaf gelmişti bana.   Başka da abdest alacak yer olmadığına göre Hoca nerede abdest alacak diye merak ederek takip ettim,  Hoca’nın abdest almadan direk camiye girip mihraba yöneldiğini gördüm.  Ezan ve kameti okuyup namaz kıldırmaya başladı ve arkasında saf tutanlar da ona uyarak tekbir getirip saf bağladılar.   Ben ise yeri...

Kuşun Öğüdü - Tamahkârın yakaladığı küçük kuş der ki ( Hikâye Oku )

Kuşun Öğüdü Tamahkârın yakaladığı küçük kuş der ki: - Beni ne yapacaksın? - Kesip yiyeceğim. - Benim bir lokmacık etim,  ne karın doyurur,  ne de bir derde deva olur.  Beni bırakırsan sana üç mühim nasihatte bulunurum. - Nasihatleri söylersen seni bırakırım. - Birini elinde iken, ikincisini şu ağaca konunca, üçüncüsünü de karşı tepeye varınca söylerim. - Peki birincisini söyle! - Elinden çıkan şeyin hasretini çekme! - İkincisi ne? Kuş, ağaca konunca der ki: - Olmayacak şeye inanma! - Üçüncü nasihati söyle! Kuş karşı tepeye varınca der ki: - Sen ne ahmaksın, benim kursağımda ellişer gramlık iki tane inci vardı. Beni kesseydin,  bu incilere malik olacaktın. İnci sözünü duyar duymaz, tamahkâr, hemen oraya yıkılıp kalır. Eyvah diyerek dövünmeye başlar. Sonra der ki: - Haydi üçüncüsünü söyle! - Sen iki nasihati hemen unuttun. Üçüncüsünü söylesem ne faydası olacak? - Söyle belki bunu unutmam. - (Elden çıkan şeye üzülme) dedim, beni bıraktığına üzüldün, (Olmayacak şeye inan...