Ana içeriğe atla

Davut ( a.s ) Allahı zikreden hayvanlardan bazılarını öğrenmek istermisiniz ne diyorlar ses çıkardıklarında. (okuyup bilgi edinelim)


BÜTÜN MAHLUKAT ALLAHI ZİKREDER 
HAYVANLARIN ZİKRİNİ ÖĞRENMEK İSTERMİSİN? 
 Bütün kuşların ârifi Leylektir” 
Demek ki, kuşlar âleminin de, ârifi câhili var Lokman (a.s.) buyurur: 
Ey oğlum! Horoz senden daha akıllı olmasın! O her sabah, zikir ve tesbîh ediyor, sen ise uyuyorsun!... 

Allah (cc)'ı tüm mahlukat zikreder...

Kurbağa En az zikreden hayvan: 

Eşek (Yanlış anlamayın sakın O bile günde 5000 kere "ALLAH" diyor....

 *Kuşlar öterken zikrederler İmam-ı Begavi hazretleri, Kab-ül-Ahbar hazretlerinden nakleder.
 Süleyman aleyhisselamın bildirdiğine göre, bazı kuşlar öterken derler ki: 

Tavus kuşu: Cezalandırdığın gibi cezalandırılırsın.

 Hüdhüd: Merhamet etmeyene merhamet olunmaz. 

Göçeğen: Ey günahkârlar, Allahü teâlâdan af ve mağfiret isteyin! 

Kaya kuşu: Her canlı ölecek, her yeni eskiyip çürüyecektir. 

Kırlangıç: Ne yaparsanız, onu bulursunuz. 

Güvercin: Yeri göğü mahlûkatla dolduran Rabbimi, noksan sıfatlardan tenzih ederim. 

Kumru: Sübhâne Rabbiyyel-a’lâ. 

Karga: Allahü teâlâ her şeyi helak edecektir. 

Kustat kuşu: Susan, başına belâ ve musibet gelmesinden kurtulur. 

Papağan: Düşüncesi dünya olan kimseye yazıklar olsun!

 Doğan: Sübhâne Rabbî ve bihamdihî. 

Bu kuşların ötüşleri, konuşmaları, yalnız bu sözlere ve mânâlara mahsus değildir. Neml suresinde, karınca ve hüdhüdün konuşmalarının bildirilmesinden, ihtiyaca göre öterek ses çıkardıkları, konuştukları anlaşılmaktadır .

 Kuşların, diğer vahşi hayvanların sesleri ve kâinattaki hareketlerin hepsi, Allahü teâlânın, peygamberlerine ve evliyasına hitabıdır. 

Evliya, bu ses ve hareketleri, makamlarına ve derecelerine göre anlar, çünkü peygamberler, kuşların ve diğer hayvanların dillerini bilirler.

 Evliya-yı kiramsa, onların dillerini aynen bilemez. Sadece, onların seslerinden kendi hâllerine ait olan hususları, Allahü teâlânın kalblerine ilham etmesiyle bilirler. (Ruh-ul-Beyan, Peyg. Tarihi Ans.) 

* Hayvanlarında kendi lisân-ı halleri ile bir zikirleri olduğu, geçmişten gelecekten nice haberler verdikleri gibi.

Bize lakırdı gibi gelen leyleğin lek lek diye ötüşünde ise; “Ey yardımı istenen Allah’ım, Mülk senindir. Hamd ve senâ ancak sana mahsustur” nidâsı gök yüzüne yükselmektedir. 

“Bütün kuşların ârifi Leylektir” Demek ki, kuşlar âleminin de, ârifi câhili var. 

Kumrunun KÛ- KÛ- neredesin ? neredesin ? diyerek vakur bir şekilde ortalıkta dolaşmasına atıfta bulunarak, ......Mesnevî’de: “Kumru gibi ne zamana kadar neredesin Yâ Rabb ? neredesin Yâ Rabb ? diye onu arayıp duracaksın” Der.

 Horozun bizlerin kulağına gelen ü-ürü-üüüüüüüüü sesinin aslında “Üzkürûlâh” olduğu da farklı bir Mesnevi beytinde açıklanır. Yâni; “Allah’ı anın” 

Hz. Mevlana * Bir defasında, Davud Aleyhisselam: “Bu gece Allahü Teala hazretlerini öyle tesbih edeceğim ki, mahlukatından hiçbir kimse; onu bu şekilde tesbih etmeyecek etmemiştir!” dedi.

 Bunun üzerine evinin (bahçesindeki) suyun içinde olan bir kurbağa kendisine Davut (as). ma seslendi:

 “Ey Davud! Sen Allahü Teala hazretlerini çok tesbih etmekle övünüyor musun? Tam yetmiş senedir; Allahü Teala hazretlerini zikrediyorum. Allah’ın zikrinden dilim kurumadı. Ve bu on gecedir de şu iki kelimeyle meşgul olmaktan hiçbir şey yemedim ve içmedim.” 

Davud Aleyhisselam: “O iki kelime nedir?” diye sordu. 

Kurbağa: Şunlardır dedi: “Ey her bir lisan ile tesbih olunan! Ve her bir mekanda zikir olunan (Rabbim seni noksan sıfatlardan tesbih ve tenzih ederim)…” 

Bunun üzerine Davud Aleyhisselam kendi içinde; “Ben bundan daha beliğ bir söz söyleyemem! Dedi.

 Küçükken duyardık EN ÇOK ALLAHI ZEKREDEN kurbağadır diye.

 Pek inandırıcı gelmezdi o zaman için. Hatta bahçede öğle aralarında devamlı öterlerdi (Allah'ı zikrederlermiş) kafamız şişerdi. Meğer Allah'ı zikrederlermiş.. Yıllar sonra duymuş olduğumuz bilgileri kitaptan okuduk. Bilerek kurbağa öldürenlere önemle duyrulur...

 ( Ruhu’l-Beyan//) Resulullah sav: «Kurbağaları öldürmeyin; çünkü onların vakvakass tesbîhdir. 

Yarasayı da Öldürmeyin; zîrâ Beyt-i Makdis. harap edildiği zaman yarasa: Yâ Râb! beni denize musallat kıl da şunları boğayım; demiştir» 

Beyhâkî, Hz. Enes (R.A.} dan da şu hadîsi rivayet etmiştir: 

«Kurbağları öldürmeyin; çünkü onlar ağızlarına su doldurarak ibrahim'in ateşine varmışlardır. Bu suyu ateşin üzerine serpiyorlardı.» 

Gerek babımızın hadîsi, gerekse diğerleri kurbağa öldürmenin haram olduğuna delâlet etmektedirler. Öldürülmesi haram olunca bundaa yenmesinin de haram olduğu anlaşılmıştır. Zîrâ yenilmesi helâl olsa Öldürülmesi yasak edilmezdi FeTh-i aLeM PAYLAŞALIM HERKES OKUSUN



Dini Hikayeler               Fıkra

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HARAM ELMA İmam-ı Azam ( Hikayelerin en güzeli )

 HARAM ELMA  ( Hikayelerin En Güzeli ) Mezhep imamımız İmam-ı A'zam hazretlerinin babası Numan Hazretleri, gençliğinde bir ark kenarında abdest alıyordu.  Abdeste başlayacağı zaman ark sularına kapılıp gelen bir elma gördü. Elmayı, nereden geldiğini ve haram veya helal olup olmadığını düşünmeden bir defa ısırdı.  Hemen hata ettiğini ve mutlaka elmanın sahibini bulup helal ettirmesi lazım geldiğini düşündü; Sonra suyun geldiği tarafa doğru git­meye başladı.  Elma elinde olduğu halde araya araya elmanın düştüğü bahçeyi ve sahibini buldu. Bahçenin sahibine meseleyi anlatıp elmayı yanlışlıkla ısırdığını ve hakkını helal etmesini istedi. Onun bu hareketi, elma sahibinin dikkatini çekmişti. "Hakkını helal edeme­yeceğini, helal etmesi için bazı şartları olduğunu" söyledi. Nu'man hazretleri "ne isterse yapacağını, yeter ki hakkını helal etmesini" isteyip şartının ne olduğunu sordu. Elma sahibi "Hakkını helal etmesi için, iki sene bahçesinde çalışması lazım geld...

Hadisi Şerif / PEYGAMBER EFENDİMİZ (S.A.V ) - "Öyle günahlar vardır ki onları ne namaz ne oruç ne hac ne de umre temizler." buyurunca Sahabe efendilerimiz - "Ey Allah'ın Rasulü onları ne temizler" diye sordular. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) - "Geçim teminatı için çalışmak" buyurdular. (TABERANİ) 🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹

OPR. DR. Salih Selman'ın Hayatından Kısa Bir Hikaye

 Dr. Salih Selman Genel Cerrahi Uzmanı.  13 yaşındayken bir arkadaşının attığı taş yüzünden gözünde kanama oluyor ve yaz boyunca hastanede tedavi olmak zorunda kalıyor. Gözü sargılı, gören gözüyle doktorları izliyor ve doktor olmak istiyor.  Bu isteğini doktoruna söylediğinde, “Ama evladım sen lise bile okuyamazsın, çünkü gözün ağır bir darbe yedi, diğer gözüne de sıçradı. Kendine hep dikkat etmelisin. Yoksa iki gözünü de kaybedebilirsin. Liseyi okusan bile kendini zorlamadan oku ve kendine zorlanmayacağın bir meslek seç” diyor.  Bundan sonrasını Dr. Salih Beyden dinleyelim: “Fakat benim içime ateş düşmüştü bir kere. Altı sene tıp okudum ve üstüne Cerrahi gibi en uykusuz bitirilmesi gereken bir bölüme girdim. Kırkımdan sonra hafızlığa başladım. On sene çok yoğun Kur’ân çalıştım. Yetmedi İlahiyatı bitirdim. Ve şu anda gözüm daha iyi görüyor. * Hafızlık sürecimde benim hevesimi gören hocam artık evime, muayenehaneme gelmeye başladı. ‘İstersen gitmem, gece bile çalıştır...