Ana içeriğe atla

Sultan II.Abdulhamid Han ve adi bir tecavüz girişimi... Hikaye'yi Oku ⤵️⤵️⤵️








Sultan II.Abdulhamid Han ve adi bir tecavüz girişimi...





Saat 03.00 sıralarında idi Abdülhamit han hazretlerinin sesi sarayın karanlık duvarlarında şimşek gibi yankılandı.





- Arabacı!





Arabacı yatağından fırladı. Atlar koşumlar alelacele hazırlanmaya başlandı. Derken koca sultan heybetiyle sahanlıkta göründü. Halinden çok acelesinin olduğu belli oluyordu. Daha sabahlığının bir kolunu giymemişti. Elinde yalın kılıcı vardı. Merdivenleri koşarak inerken kolunu taktı. Formaliteler bir kenara bırakılmış bütün kâinat bir noktaya kilitlenmişti sanki. Hışımla merdivenleri üçer beşer inip uçar gibi atladı arabaya. Hırsından yerinde duramıyordu. Hiç kimse hatta nöbetçiler bile neler olup bittiğini anlayamamıştı. Sert bir sesle:





- Sür evladım hadi çabuk ol…





Arabacı şaklattı kırbacı. Atlar ok gibi fırladı yerinden İstanbul sokaklarında bir koşuşturma başlamıştı. Bir sultan bir arabacı gecenin karanlığında olacak iş değildi? Nal sesleri gecenin karanlığını yırtıyor arada bir sultanın sert emirleri geliyordu arkadan;





- Daha hızlı yavrum daha hızlı şu sokağa sap şuradan gir…





Atlar soluk soluğa kan ter içinde koşuşuyordu. Bütün her şey dikkat kesilmiş ağaçlar evler kurt kuş hal ile daha daha hızlı diyordu. Yola çıkalıdan beri bir rüzgârda mı peydâh oldu ne? Arkadan itekliyor sanki. Arabacı hiç bir şey düşünemiyordu. Kafası allak bullak olmuştu. İçi bomboştu. Bir hoş oluyordu. Öylece yol aldılar. Nihayet Abdülhamit Han Hazretleri;





- Şu çatal kapının önünde dur!





Diye emir verdi. Arabanın daha durmasını beklemeden arabadan atladı kılıcının kabzasıyla kapıyı yumrukladı. Bütün İstanbul top gülleleri ile sarsılıyordu adeta. Nihayet bir erkek başı uzandı kapı aralığından ürkek tedirgin isteksizce sordu;





- Kim o?





Sultanın beklediği an gelmişti. Bir çırpıda indirdi kılıcı. Daha ne olduğunu anlayamadan bir baş gövdesinden düştü ayaklar altına. O koca Sultan derin bir oh çekti. Rahatlamış hırçınlığı gitmişti. Yavaşça sıvazlayıp arabacının sırtını müşfik bir sesle emir verdi.





- Hadi yavrum saraya… Sarsmadan…





El etek fark etmeden ağır ağır uzaklaştılar oradan. Arabacı bu sefer bir başka şaşkındı. Kaldırım taşları bile artık ahenkli bir ses çıkartmakta yol boyu ağaçlarda selam mı veriyorlar ne? Ne garip bir yolculuktu bu? O adam kimdi? Sultan neden boynunu vurmuştu. Giderkenki o hışım haşmet mehtapta gezintiye çıkmış gibi şimdiki bu ahestelik ne? Çözebilmiş anlayabilmiş değildi. Saraya girmişlerdi. Sultan odasına çekildikten sonra birkaç meraklı arabacıya yaklaştı sessizce. Arabacı bilmiyorum diyebildi.





Gerçektende olan biteni bilebilmiş değildi. Yatağındaydı ama uyuyamıyordu. Bir iş vardı bu işte. Adil adaletli dini bütün bir hükümdardı. Yargılamadan bir insana ceza verdiği görülmemişti. Herkesi okşar hoş tutardı. Af ve müsamahayı çok severdi. Yeter ki dine ve devlete karşı suç işlenmesin.





Sultanı hiç böyle görmemişti. Düşünüyordu; neden kendisi gitti? Neden gecenin o saatinde gitti. Giderkenki o acelecilik neydi? Merak içini kemiriyordu. Hele o yoldaki haller. … Çok tuhaf şeyler olmuştu. Olup biteni gidip öğrenmeliydi. Kalktı belli etmeden giyindi hırsız gibi sessizdi. Bir at seçti kendisine. Yavaşça çıktı saraydan. Kıvrılınca köşeyi mahmuzladı atı. Bir solukta vardı aynı eve. Kapı tokmağının sesi bir kez daha yankılandı. Zayıf cılız ürkek bir kadın sesi titreyerek sordu:





- Kim o?





- Teyze aç hele bir olaya şahit oldum. Beni mazur gör uyku tutmadı. Meraktan kurtar nedir bütün bunlar?





Kadın heyecanla hayretle kapıyı çabucak açtı. Gözleri karanlıkta ışıl ışıldı.





- Yavrum evladım kimdi o? Madem gördüm diyorsun ne olur söyle.





- Kim olduğunu sorma! Kellemden korkarım söylenmeyecek bir zattır. Merakımı giderirsen ne ala yoksa sen beni görmedin ben seni.





Kadın üzülmüştü. O büyük zatı öğrenememişti. Mahzundu boynu büküktü. Hıçkırıklar içinde boğuluyordu güçlükle konuştu;





- Peki madem öyle o sır seninle kalsın.





Kapıyı ardına kadar açmıştı kafası kopuk adamı içeri sürükleyip üzerine bir örtü atıvermişlerdi.Güçlükle konuştu





- Bu benim oğlumdu içkili gelmişti bana tecavüz etmek üzereydi Yarabbi beni kurtar diye çok yalvardım. Sonunu sen biliyorsun...





Daha fazla hikaye ve içerik için 


⤵️⤵️⤵️







Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HARAM ELMA İmam-ı Azam ( Hikayelerin en güzeli )

 HARAM ELMA  ( Hikayelerin En Güzeli ) Mezhep imamımız İmam-ı A'zam hazretlerinin babası Numan Hazretleri, gençliğinde bir ark kenarında abdest alıyordu.  Abdeste başlayacağı zaman ark sularına kapılıp gelen bir elma gördü. Elmayı, nereden geldiğini ve haram veya helal olup olmadığını düşünmeden bir defa ısırdı.  Hemen hata ettiğini ve mutlaka elmanın sahibini bulup helal ettirmesi lazım geldiğini düşündü; Sonra suyun geldiği tarafa doğru git­meye başladı.  Elma elinde olduğu halde araya araya elmanın düştüğü bahçeyi ve sahibini buldu. Bahçenin sahibine meseleyi anlatıp elmayı yanlışlıkla ısırdığını ve hakkını helal etmesini istedi. Onun bu hareketi, elma sahibinin dikkatini çekmişti. "Hakkını helal edeme­yeceğini, helal etmesi için bazı şartları olduğunu" söyledi. Nu'man hazretleri "ne isterse yapacağını, yeter ki hakkını helal etmesini" isteyip şartının ne olduğunu sordu. Elma sahibi "Hakkını helal etmesi için, iki sene bahçesinde çalışması lazım geld...

Hadisi Şerif / PEYGAMBER EFENDİMİZ (S.A.V ) - "Öyle günahlar vardır ki onları ne namaz ne oruç ne hac ne de umre temizler." buyurunca Sahabe efendilerimiz - "Ey Allah'ın Rasulü onları ne temizler" diye sordular. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) - "Geçim teminatı için çalışmak" buyurdular. (TABERANİ) 🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹

OPR. DR. Salih Selman'ın Hayatından Kısa Bir Hikaye

 Dr. Salih Selman Genel Cerrahi Uzmanı.  13 yaşındayken bir arkadaşının attığı taş yüzünden gözünde kanama oluyor ve yaz boyunca hastanede tedavi olmak zorunda kalıyor. Gözü sargılı, gören gözüyle doktorları izliyor ve doktor olmak istiyor.  Bu isteğini doktoruna söylediğinde, “Ama evladım sen lise bile okuyamazsın, çünkü gözün ağır bir darbe yedi, diğer gözüne de sıçradı. Kendine hep dikkat etmelisin. Yoksa iki gözünü de kaybedebilirsin. Liseyi okusan bile kendini zorlamadan oku ve kendine zorlanmayacağın bir meslek seç” diyor.  Bundan sonrasını Dr. Salih Beyden dinleyelim: “Fakat benim içime ateş düşmüştü bir kere. Altı sene tıp okudum ve üstüne Cerrahi gibi en uykusuz bitirilmesi gereken bir bölüme girdim. Kırkımdan sonra hafızlığa başladım. On sene çok yoğun Kur’ân çalıştım. Yetmedi İlahiyatı bitirdim. Ve şu anda gözüm daha iyi görüyor. * Hafızlık sürecimde benim hevesimi gören hocam artık evime, muayenehaneme gelmeye başladı. ‘İstersen gitmem, gece bile çalıştır...