Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ocak, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ZİKİR DERSİNİ GAFLETLE YAPIYORUM DİYE TAMAMEN TERK ETMEK

Mevlânâ (ks) Hazretleri buyurur ; Adamın biri her zaman  Allah , Allah , diye zikreder,  bu zikirden ağzı bal yemiş gibi tatlanırdı.  Bir gün şeytan gelip ; –Niye durmadan, Allah, Allah , deyip duruyorsun.  Bunca zamandır Allah demene karşılık bir kerecik olsun Allah sana, Lebbeyk , buyur kulum, ne istiyorsun , dedi mi.  Sende hiç sıkılma yok mu ,  daha ne kadar Allah deyip duracaksın , dedi. Bunun üzerine Allah’ın adını dilinden düşürmeyen adam ümidini kaybetti ve zikri bıraktı.  Gönlü kırık bir hâlde yatıp uyudu. Rüyasında Hazreti Hızırı (as) gördü , Hızır ona ; –Neden yaptığın güzel işi terk ettin, Allah’ı zikretmeyi bıraktın ,  diye sordu. Adam ; -Yaptığım onca zikre karşılık verilmedi. Hak katından, Lebbeyk, buyur , sesi gelmedi. O’nun kapısından kovulmaktan korktum dedi. Bunun üzerine Hazreti Hızır (as) , adama şu hikmetli karşılığı verdi. –Ey Allah’ın kulu, Senin, Allah, demen, Allah’ın , Lebbeyk , buyur kulum demesidir.  Allah, ismini...

ZALİMİN ZULMÜNÜN CEZASI İsmail Fakirullah hazretleri, İbretlik Hikâye

ZALİMİN ZULMÜNÜN CEZASI İsmail Fakirullah hazretleri,  11–12 yaşlarındaki İbrahim Hakkı hazretlerine testiyi verip,  çeşmeden su doldurmasını ister.  O da gider çeşmenin başına,  tam suyu dolduracakken bir atlı, külhanbeyi gelir.  Basar kırbacı çocuğa, çekil oradan der.  Çocuk köşeye sıkışır, korkar, at da azgın bir at, adam da külhanbeyi.  Bu beni öldürür,  ben kenardan kaçayım diye düşünürken testi kırılır.  Tabi su alamaz, gelir hocasına. Hocası der ki: —  Ne oldu sana böyle?  — Çocuk olanları anlatır.  — Peki, sen ona bir şey söyledin mi?  — Söylemedim efendim.  — Çabuk git, ona bir şey söyle!  — Ne diyeyim hocam?  — Zalimsin de, kötü bir şey söyle, gel! Çocuk gider, ya korkusundan,  ya saygısından bir şey söylemeden geri gelir.  Hocası sorar:  — Ne söyledin?  — Bir şey söyleyemedim efendim.  — Yapma evladım, koş, yetişebilirsen bir şey söyle! Çocuk gider; fakat at öyle azgın bir...

Çin’in Guangzhou kentinde bir banka soygunu ( İlginç Olay )

Çin’in Guangzhou kentinde bir banka soygunu.... Soygunculardan biri bankadakilere bağırır:  “Kımıldamayın. Para devletindir, ama hayatınız sizindir.” Herkes sessizce yatar…  Bunun adı“Zihin Değiştirme Kavramı”dır. Alışılmış düşünce tarzını değiştirmek… Bu arada müşterilerden bir kadın bir masanın üzerine yatmıştır. Ama bacaklar ortada... Soyguncu bağırır: “Edebini takın. Bu bir soygun, ırza geçme değil!” Bunun adı “Profesyonellik ”tir. İşin neyse onun üzerinde yoğunlaş! Soyguncular paraları yüklenip eve kapağı atmışlar.  Daha genç olanı (MBA derecelidir) daha yaşlı olanına (ki bu ise 6 yıl ilkokuldan sonra terk):  “Abi, hadi şu paraları sayalım,” der. Daha yaşlı olanı dercki:  “Çok aptalsın be. Bu kadar para oturup sayılır mı? Bu akşam zaten TV haberlerinde kaç para çaldığımızı öğreniriz.” Buna “Deneyim” derler! Günümüzde deneyim kağıt diplomalardan çok daha önemlidir. Soyguncular bankadan kaçtıktan sonra Şube Müdürü, Şube Şefine hemen polisi aramasını söylemiş....

Peygamber efendimiz (Sav) buyuruyor ki: (Beş şey gelmeden önce, şu beş şeyin kıymetini bilin:

1- İhtiyarlık gelmeden önce gençliğin,  2- Hastalıktan önce sağlığın,  3- Meşguliyetten önce boş vaktin,  4- Fakirlikten önce paranın, zenginliğin,  5- Ölmeden önce hayatın, dünyada âhireti kazanmanın kıymetini bilin!)  (Håkim, Müstedrek, IV, 341; Buhåri, Rikak, 3; Tirmizi, Zühd, 25)                  Ana Sayfa

RASULÜLLAH (S.A.V) ŞÖYLE BUYURMUŞTUR: Allahü teâlâ buyuruyor ki, "Söz veriyorum ki, Namazlarını vaktinde, Doğru olarak kılana azap etmem, O'nu sorgu-suale çekmeden Cennete koyarım. (HÂKİM) RESİM _ GÖRSEL

Ana Sayfa

Hz. Ömer Şam’ı ziyarete giderken, hizmetçisi ile beraberlerindeki tek deveye nöbetleşe biniyorlardı.

MUHTEŞEM BİR KISSA Hz. Ömer Şam’ı ziyarete giderken, hizmetçisi ile beraberlerindeki tek deveye nöbetleşe biniyorlardı. Belli bir süre Hz. Ömer biniyor, hizmetçisi de devenin yularından çekiyordu.  Bir fersah kadar gittikten sonra, Hz. Ömer radıyallahu anh deveden iniyor, bu sefer de hizmetçi biniyordu. Hz. Ömer de devenin yularından tutup çekiyordu. Bir fersah da böyle gidiyorlardı. Şam’ a yaklaştıkları zaman, deveye binme sırası hizmetçiye geldi. Hizmetçi deveye bindi, Hz. Ömer Efendimiz de devenin yularından Çekmeye başladı.  Yolda akan bir suya rastladılar. Hz. Ömer radıyallahu anh suya girdi, ayakkabıları da koltuğunun altında idi. Uzaktan bakan; devenin üzerindeki hizmetçiyi halife, devenin yularını çeken Hz. Ömer’i de hizmetçi zannederdi.  Onları bu halde, Ebu Ubeyde bin Cerrah r.a. karşıladı. Ebu Ubeyde r.a, Şam valisi idi. Aynı zamanda cennetle müjdelenen on sahabenin arasında bulunuyordu. Bunları gören Ebu Ubeyde bin Cerrah r.a: "Ey Emire’l-Mü’minin! Şam’ın iler...

Genç adam iyi bir terziymiş. Bir dikiş makinesi ve küçücük bir dükkânı varmış.

Genç adam iyi bir terziymiş.  Bir dikiş makinesi ve küçücük bir dükkânı varmış.  Sabahlara kadar uğraşıp didinir ama pek az para kazanırmış.  Çok soğuk bir kış gecesi dükkanı kapatırken elektrik sobasını açık unutmuş ve çıkan yangın onun felaketi olmuş.  Artık ne bir işi varmış ne de parası. Günler boyu iş aramış ama bulamamış…  Yük taşımış, bulaşıkçılık yapmış, yine de evinin kirasını ödeyecek kadar para kazanamamış.  Sonunda ev sahibinin de sabrı taşınca,  küçük bir bavula sığan eşyalarıyla sokakta bulmuş kendini… Mevsim kış, hava ayaz olsa da genç adamın köşedeki parktan başka gidecek yeri yokmuş.  Bir sabah iş arayacak derman bulamamış bacaklarında.  Açlıktan ve soğuktan bitkin bir şekilde bankta otururken,  kocaman bir araba yanaşmış kaldırıma.  Arka kapıyı açmaya çalışan şoförü kızgınlıkla yana itmiş arabadan inen yaşlı adam, “Yalnız bırakın beni, parkta dolaşırsam belki sinirim geçer” diye söylenmiş. Zengin bir işadamı olduğu...

İsa aleyhisselam bir gün deniz kenarından geçerken nurdan yaratılmış bir kuş gördü.

İsa aleyhisselam  bir gün deniz kenarından geçerken nurdan yaratılmış bir kuş gördü. İnsan ona baktığı zaman nurunun aydınlığından gözünü açamazdı.  Kuş gidip kendini çamura batırdı ve gidip denize girdi ve yine tertemiz olup parladı.  Denizden çıkıp yine çamura battı ve gelip denize girip temizlendi.  Bu hal tam beş sefer tekrar etti. İsa aleyhisselam: "Bu kuş neden kendini çamura batırıyor, sonra çıkıp denize giriyor ve temizleniyor?" diye kuşun haline şaşırdı. ALLAH ü Zülcelal, İsa aleyhisselam'a şöyle vahyetti: "Ya İsa! O, namazın temsilidir. Ahir zaman peygamberi Muhammed aleyhisselamın(s.a.v) ümmeti namaz kıldığı zaman, aynı o kuşun denizde temizlenip nurlandığı gibi, hatalarından temizlenip nurlanacak. Yine hata yaparsa aynı kuşun çamura girmesi gibi zulmetle kaplanacak ve namaz kıldığı zaman tertemiz olacak. İşte namaz, insan için böyle kıymetlidir." Rabbim hakkıyla kılanlardan eylesin.🤲😊 Ana Sayfa

Hz. Mevlâna'nın Eşine Aşkı Anlatışı

BİR GÜN MEVLANA EVE GİRER VE HANIMI ONA SORAR; BU KADAR AŞIKSIN MEVLAYA ŞÜKÜRLER OLSUN BU AŞKI YAŞAYIP  YAŞATANA  PEKİ BANA NE KADAR AŞIKSIN DER; MEVLANA HANIMINA ŞÖYLE DER;  SEN BENİM ;  YARADANDAN ÖTÜRÜ YARADILANI SEVİŞİM,    BİR ADIM GELENE ON ADIM GİDİŞİMSİN ... VE HERKESİ OLDUĞU GİBİ KABUL EDİŞİMSİN... SEN BENİM;  BU GÜNÜME ŞÜKÜR VE... YARINIMA DUA EDİŞİM, AZLA YETİNİŞİM,  ÇOGA GÖZ DİKMEYİŞİMSİN, VE KAPANMAYAN AVUÇ İÇİMSİN...

Üç Ateist Ve Mevlânâ _ Ateiste Kerpiçle Cevap

Üç ateist Mevlânâ’ya gitmişler.  Ona; -Eğer müsaitsen sana üç sual soracağız?. Mevlânâ; -Ben müsait değilim Şems’e gidin. demiş. Ateistler Şems’e gitmişler.  Şems de o sıra bir KERPİÇ ile oyalanmaktadır. Ateistler; -Müsaitsen sana üç sual soracağız. Şems; Müsaidim birinci soruyu sor. Ateistler aralarında bir sözcü seçmişler. Ateist; -Allah var diyorsunuz ama Allah’ı göremiyoruz Allah’ı gösterin de biz de inanalım. Biz görmediğimiz şeye inanmayız. Şems: -Diğer suali sor. Ateist; -Diyorsunuz “Şeytan ateşten yaratıldı ama daha sonra da diyorsunuz seytan ateşle cezalandırılacak bu saçma değil mi ateş ateşe azap eder mi”?. Şems; -Son soruya geç. -Ne diye insanlara hep baskı kurarsınız, nedir bu ŞERİAT, bırakın insanlar ne yapmak istiyorsalar onu yapsınlar o zaman insanlar daha mutlu olur.. Bütün bu sorularımıza cevap ver ki Allah’a İman edelim veremezsen ne olacağını biliyorsun. Ateist daha cümlesini bitirmeden Şems yerdeki kerpiçi alıp Ateisttin kafasına atmış. Ateisttin kafasına ...

Yaşlı adam her gün Kur'an okuyur fakat ezberliyemiyordu. Küçük oğul; baba ezberleyemediğin halde neden her gün okuyorsun diye sordu.

Yaşlı adam her gün Kur'an okuyur fakat ezberliyemiyordu. Küçük oğul; baba ezberleyemediğin halde neden her gün okuyorsun diye sordu. Baba; kendisiyle kömür taşınan sepeti göstererek, sebebini şununla, şu denizden bana su getirdikten sonra söyleyeceğim dedi. Oğul denizden su getirmeye çalışır fakat defalarca denemesine rağmen başaramaz. Babasına dönerek; baba başaramıyorum. Bununla su taşıyamam ki der. Baba sepeti göstererek; peki onda birşey farkettin mi? Diye sorar. (Kendisiyle kömür taşınan sepet artık tertemiz olmuştu) Oğul; evet baba sepet tertemiz olmuş. Baba; işte böyle oğul. Kur'an deniz suyu gibidir. Kalbimde tutamazsam bile dünyanın pislikleriyle kirlenen kalbi temizler der. Hayat, Allah'ı zikretmeyle paklanır... Ana Sayfa

İbrahim Ethem Hazretleri, Tâcı tahtı terk ediyor, Seneler sonra Kendi YAPTIRDIĞI camide yatsı Namazı kılıyor,

İbrahim Ethem Hazretleri,  Tâcı tahtı terk ediyor,  Seneler sonra Kendi YAPTIRDIĞI camide yatsı Namazı kılıyor,  Dışarıda kar var, hava çok soğuk, "Şurada kıvrılayım da sabah olunca giderim” diye düşünüyor,  Caminin bekçisi geliyor... Bekçi: “Ne yapıyorsun burada” diyor... İ. Ethem: “Müsaade et şurada yatayım, Sabah Namazından sonra gideceğim” diyor, Bekçi bacağından tutuyor onu ve “İBRAHİM ETHEM SENİN GİBİ ÇULSUZLAR İÇİN YAPTIRMADI BU CAMİYİ” diyor ve bacağından sürükleye sürükleye,  kafasını merdivenlere vura vura atıyor onu dışarıya... İbrahim Ethem “Ben bu camiyi yaptırdım” diyemiyor KİBİR olur diye,  Çaresiz şehre gidiyor, Her taraf kapalı, sadece bir yer açık, bir ekmek fırını....  Kapıyı çalıyor ve sabaha kadar oturma müsaadesi istiyor, Orada çalışan işçi “Geç otur” diyor, Aradan bir-iki saat geçiyor, Sabah ezanı okunmaya başlıyor, Okunduktan sonra işçi dönüyor... “Hoşgeldiniz nereden gelip nereye gidiyorsunuz isminiz ne?" diyor İbrahim Ethem de...

Her kula helâl, Müslüman’a haram!” Bursa başkent, tabii Osmanlı karışmış,

Vaktiyle Bursa’ da bir Müslüman, bugünkü adı Arap Şükrü olan muhitte çeşme yaptırmış ve başına bir kitabe eklemiş: “Her kula helâl, Müslüman’a haram!” Bursa başkent, tabii Osmanlı karışmış,  bu nasıl fitnedir diye… *Gitmişler kadıya şikâyete, adam yakalanıp yaka-paça huzura getirilmiş.  “Bu nasıl fitnedir, dini İslâm, ahalisi Müslüman olan koca devlette sen ka lk, hayrattır, sebildir diye çeşme yap, ama suyunu Müslüman’a yasakla! Olacak iş midir, nedir sebebi, aklını mı yitirdin?”  diye çıkışmışlar adama.  Adam: - “Müsaade buyurun, sebebi vardır, lâkin ispat ister, delil şarttır…” dedikçe kadı kızmış: - “Ne delili, ne ispatı?  Sen fitne çıkardın,  Müslüman ahalinin huzurunu kaçırdın, katlin vaciptir!” demiş. Demiş ama bir yandan da merak edermiş: - “Nedir gerekçen?” diye sormuş. Adam: - “Bir tek Sultan’a derim…” diye cevap verince, ortalık yine karışmış. Söz Sultan’a gitmiş, adam yaka paça saraya götürülmüş.  Padişah da sinirlenmiş ama diğer yandan o d...

Nazar ile ilgili Bazı Hadisler ....Nazar insanı mezara, (deveyi kazana sokar.) [Ibni Adiy]

Nazar ile ilgili Bazı hadisler  Nazar insanı mezara,  (deveyi kazana sokar.)  [Ibni Adiy]  (İnsanların yarısı nazardan ölür.) [Taberani]  (Hoşa giden bir şeyi görünce, “Mâşâallah la kuvvete illa billah" denirse o şeye nazar değemez.)  [Beyheki, Ibni Sünni]  ( Nazar neredeyse kaderi geçecekti. Nazardan Allahü teâlâya sığının.)  [Deylemi]  ( Kaderi geçecek bir şey olsaydı  nazar geçerdi. )  [ Můslim ] Ana Sayfa

Benim zamanımda kol saati çok önemliydi; öyle herkesin olmazdı. Arkadaşlarımdan birisine babası kol saati almış. Bende Onu Çaldım

Kol Saati Benim zamanımda kol saati çok önemliydi;  öyle herkesin olmazdı. Arkadaşlarımdan birisine babası kol saati almış.  Tam hayalimdeki gibi.  Koluna takmış okula geldi.  Hepimiz çok beğendik.  Çocukluk işte, benim asla böyle bir saatim olmayacaktı.  Bu saat benim olmalıydı.  Karar verdim. Saati çaldım ve cebime koydum.  Arkadaşım saatin çalındığını anladı ama kimin çaldığını anlayamadı. Durumu öğretmenimize anlattı. Öğretmenimiz "Saati kim aldıysa sahibine versin" dedi. Pişman olmuştum ama utancımdan ben aldım diyemedim.  Bu sefer öğretmen farklı yöntem denedi.  Hepimizi tahtaya dizdi ve gözlerimizi kapattırdı.  Bu benim hayatımın en utanç verici sahnesiydi. Ceplerimizi teker teker arayarak saati buldu ve sahibine verdi. Hepimiz gözlerimizi açtık,  öğretmen bana hiç bakmadan derse devam etti.  Yıllar geçti, öğretmen oldum ve öğretmenim ile karşılaştım. Kendisine o günü hatırlattım ve sordum "Hocam" dedim "Ben o gün s...

Endonezya nasıl Müslüman oldu

🌺 Kendi halinde bir tüccardı.  Bir gün kumaşları gemiye yükledi. Endonezya’ya gitti, oraya yerleşti. İşini orada devam ettirdi.  Kumaşları kaliteliydi. Tam da halkın aradığı cinstendi. Kendisi de kanaat sahibi bir insandı. Kazancı az olsun, temiz olsun düşüncesindeydi.  Bir gün geç geldi iş yerine. Eleman iyi bir kâr elde etmişti sattığı mallardan. Merak etti, sordu: – Hangi kumaştan sattın.! -Şu kumaştan efendim. -Metresini kaça verdin.! -On akçeye. -Nasıl olur?” diye hayret etti, -Beş akçelik kumaşı on akçeye nasıl satarsın? Bize hakkı geçmiş adamcağızın. Görsen tanır mısın onu? Eleman gitti, müşteriyi buldu, getirdi. Dükkan sahibi müşteriyi karşısında görür görmez, helâllik istedi ve fazla parayı müşteriye uzattı. Müşteri şaşırmıştı. Böyle bir durumla ilk defa karşılaşıyordu. -Ne demekti hakkını helâl et? Olay kısa sürede dilden dile dolaştı. Çok geçmeden kralın kulağına kadar vardı. Sonunda kral kumaş tüccarını saraya çağırdı. Kral sordu: -Sizin yaptığınız bu davranı...

Eşiniz sizden ne ister Biliyormusunuz ? Bilseniz de, bilmeseniz de şu sözlere kulak verin..!

Beyler..!  Eşiniz sizden ne ister Biliyormusunuz ?  Bilseniz de, bilmeseniz de şu sözlere kulak verin..!  - 1-Yabancı kadınlara olan tavrı konusunda eşimin benden değil,  ALLAHtan korkup titremesi gerekir...! 2-Benden beklediklerini bağırıp çağırarak veya emrederek değil,  teşvik edici güzel sözlerle söylesin... 3-Arasıra da olsa ev işlerinde bana yardımcı olsun... Peygamberimizin (sav) Hz. Aişeye (ra) ev işlerinde yardımda bulunduğunu, yırtık elbiseleri dikip ayakkabıları tamir ettiğini unutmasın... - 4-İyilikle halledebileceğimiz meselelerde zora başvurmasın. şahsiyetime saygısızlık etmesin...Bir babanın çocuklarına yapabileceği en büyük iyilik,onların annelerini sevmektir...Bunu SAKIN Unutmasın.!  - 5-Benden beklediği tatlı dil, güler yüz ve güzel davranışları o da bana göstersin.. Beni başkalarının içinde azarlamasın.. . 6- Eşinin ve çocuklarının sevgisini kaybetmek istemiyorsa  asla onlara kötü söz söylemesin, sövüp saymasın... 7- Her gün eşiyle s...

Vaktiyle bir ateşperest, oğlunu evlendirmektedir. Düğün günü çok koyun ve inek kesilir. Et kokuları mahalleyi sarar.

Vaktiyle bir ateşperest,  oğlunu evlendirmektedir. Düğün günü çok koyun ve inek kesilir. Et kokuları mahalleyi sarar.  Ancak evin bitişiğinde,  Müslüman, dul bir kadın, dört yetimiyle yaşamaktadır. Hepsi de günlerdir açtırlar. Kadıncağız, düğün evinin kapısını çalıp, ‘ateş’ ister. Ancak maksadı başkadır. “Belki yemek verirler” diye gitmiştir. Adam, kadının niyetini anlasa da, bir şey vermez. Kadıncağız, bir daha gidip ‘ateş’ ister. Yine eli boş döner. Üçüncüde yine öyle. Ama ne olur bilinmez, bu defa acır kadına. Hallerini anlamak için dehlize iner ve dayar kulağını bitişik evin duvarına ve dinler. Yetimcik, annesine yalvarıyor: — Anneciğim, ne olur bir daha git. Belki bu sefer bir şey verirler. Kadın ağlamaklıdır: - Üç defa gittim yavrum! Artık utanıyorum. Adam bunu duyar. Kalbi sızlar, güzel bir ‘Sofra’ hazırlatıp, gönderir evlerine. Ve dehlize inip, dinler yine. Yetimlerin en küçüğü dua ediyor: - Ya Rabbi! O nasıl bize ikram ettiyse, Sen de ona ikram et! Onu imanla şer...

Bir gün Bayezid-i Bistamî (K.S) Hazretleri’ne, – ‘Lâ ilâhe illallah (Allah’tan başka ilâh olmadığına şehadet etmek) cennetin anahtarıdır.’ anlamına gelen hadis-i şerif hakkında ne dersiniz, diye sordular. Bayezid-i Bistamî (K.S) şu açıklamayı yaptı:

Bir gün  Bayezid-i Bistamî (K.S) Hazretleri’ne, – ‘Lâ ilâhe illallah  (Allah’tan başka ilâh olmadığına şehadet etmek) cennetin anahtarıdır.’ anlamına gelen hadis-i şerif hakkında ne dersiniz, diye sordular.  Bayezid-i Bistamî (K.S) şu açıklamayı yaptı: – Hadis sahihtir.  Ancak anahtar, dişleri olmadan açamaz.  Cennetin anahtarı olan “Lâ ilâhe illallah” sözünün dişleri ise dört şeydir: 1. Yalan söylemeyen ve gıybet etmeyen bir dil, 2. Aldatmayan ve hıyanet etmeyen bir kalp, 3. Şüpheli ve haram şeyleri yemeyen bir mide, 4. Bid’at ve nefsin istek ve arzularının karışmadığı salih amel. Ana Sayfa

Bir hanımefendi diyor ki; 1919 yılı idi. İstanbul baştan aşağı İngilizlerin işgâli altındaydı.

Bir hanımefendi diyor ki; 1919 yılı idi. İstanbul baştan aşağı İngilizlerin işgâli altındaydı. Liseyi yeni bitirmiştim. Güzel bir kızdım. Dünür gelmeye başladılar. Biri avukatmış. Gösterdiler uzaktan, boylu poslu yakışıklı bir delikanlıydı, beğendim. Nişanlandık. Nişanlımı seviyordum.. Mutlu bir yuva kurmak hevesi ile lamba ışığının altında sabahlara kadar oyalar örüyor, çeyizler hazırlıyordum. Ama çok geçmedi ki mahallede bir dedikodu yayıldı. “Ayşe’nin nişanlısı avukat değilmiş, ipsizin biriymiş, üstelik cami önlerinden tabut taşıyarak karnını doyuruyormuş” dediler. Alt üst oldum. Babam götürdü, uzaktan izledik, gerçekten de tabut taşıyordu… Yıkıldım. Nişanı atıp, ayrıldık. Aradan 5 yıl geçti. Evlenmiştim, bir de çocuğum olmuştu. 1924 yılıydı. Artık ülkemiz özgürdü. Bir gün Beyoğlu’nda rastladım ona. Oğlum yanımdaydı. Beni görünce titredi, ceketini düğmeledi. Saygı göstererek durdu önümde. “Vaktiniz varsa size bir çay ikram etmek isterim” dedi. “Olur”, dedim. Bir büroya girdik. Buras...

Kömürcüye girdim. Ne kadar diye sorayım istedim. Kömür 1.000 TL, odun 650 TL+nakliye parası dedi.

Kömürcüye girdim. Ne kadar diye sorayım istedim. Kömür 1.000 TL, odun 650 TL+nakliye parası dedi. Tam o an da içeri bir abla ve küçük kızı girdi.  ‘’Abi, ben yine odun kömür alacağım ne kadar oldu acaba?’’ diye sordu. Abla kömür 550, odun 250 kapına kadar da teslim deyince, ‘’Kazıklanıyoruz galiba’’ dedim içimden sessizce. Neyse abla uzattı yarım ton alacak kadar parayı. Oduncu bir saate kapında abla merak etme,  hemen çıkarıyorum arabayı. Düşündüm; ya arkadaş bu nasıl bir esnaf, yanımda bari söyleme ucuz fiyatı el insaf. Abla çıkınca ben sustum, anlat bakalım hesap ver der gibi sandalyeye oturdum. Güldü önce. ‘’Biliyorum kızdın bana az önce. Ama abi, bu ablamız üç yetim bakıyor. Her gün Kur’an Kursun’da çocuklara ve annelerine ücretsiz kursta veriyor. Kadınlar bir şeyler veriyor, un, şeker, yağ alıyor. Ama biz gidince para veriyoruz kabul etmiyor. Eşinden maaş bağlanmış. NE kiraya yetiyor, ne de faturalara. Düşündük nasıl yardım edelim diye. Sonra hanımın aklına fikir geldi. ...

Londra'daki camii'ye yeni bir imam gönderilmiş

Londra'daki camii'ye yeni bir imam gönderilmiş.  Adam şehre gitmek için hep aynı otobüse biniyor ve çoğu zaman da aynı söföre rastlıyormuş. Bir gün, bilet alırken şoför yanlışlıkla 20 kuruş fazla vermiş. İmam yanlışlığı oturup da parasını sayınca fark etmiş. Kendi kendine "20 kuruşu geri versem mi şöföre?" diye düşünüyormuş. Ama içinden bir ses diyormuş ki "çok gülünç bir para ve şoförün umurunda değil. Otobüs şirketi çok para kazanıyor zaten... Sadece 20 kuruş onlara bir şey yapmaz." Bu parayı saklayabilirim diye düşünmüş, Allahtan gelen bir hediye gibi... İnecegi durağa gelince, imam kalkmış ve fikrini değiştirmiş, inmeden önce şoförün yanına gitmiş, 20 kuruşu geri vermiş ve demiş ki: "Paranın üstünü fazla verdiniz." Şöför gülümsemiş ve demiş ki : "Siz caminin yeni imamısınız değil mi? Aslında uzun zamandır sizi caminizde ziyaret etmek istiyordum, islamı öğrenmek için. Bu yüzden bilerek size fazla para verdim. Nasıl tepki vereceğinizi görmek...

Bir Kase Bal

İçi bal fıçılarıyla dolu  bir gemi limana yaklaştı.  İşçiler bal fıçılarını boşalttıkları sırada fakir olduğu her hâlinden belli olan yaşlı bir kadın elinde küçük bir kâseyle çıkageldi. Balların sahibi olan tâcirin yanına gidip,  kendisine kâse dolusu bal vermesini istedi.  Tâcirin sessiz kalıp kendisine bal vermediğini gören yaşlı kadın ümitsizce geri döndü..  Yaşlı kadın oradan ayrılınca tâcir, olaya şahit olan genç çalışanını çağırıp yaşlı kadını takip etmesini ve evine bir fıçı dolusu bal götürmesini söyledi.  Genç adam şaşırıp kalmıştı: -Kadıncağız sizden azıcık bal istedi, vermediniz;  şimdi  ise bir fıçı bal   gönderiyorsunuz!?  Tacir cevap verdi: - " Ey genç !  O kendi miktarınca ve ihtiyacı kadar ister,  ben de kendi miktarımca ve gücüm kadar bağışladım.." "Allah'ım!...  Bizim ihtiyaç kâselerimiz küçük ve derinliği azdır...  Sen de kendi cömertliğin miktarınca bana,  akraba ve dostlarıma, kardeşleri...

BOŞANMAK İSTİYORUM… (Bu durumda olanlar Okusun)

Eşimle 6 yıllık evliyiz.  2 yavrumuz var. Aramızda belli bir problem yoktu. Sadece soğukluk vardı. Yıllardır eşimin sevgisini hiç hissedemedim. Ben onu çok seviyordum ama karşılık bulamıyordum. Çok uğraştım ama bir türlü düzelmedi. Bir gün eşim artık boşanmak istediğini söyledi. “Neden diye sordum. Sorun ne? Beğenmediğin yanım nedir? Bilmek istiyorum” “Bilmiyorum” dedi. “İçimde anlam veremediğim bir soğukluk var sanki. Isınamıyorum bir türlü” Tamam dedim ve o gün boşanmaya karar verdik. Sonra düşününce bunun şeytandan olabileceği aklıma geldi. Allah Rasulü (Sallallâhu aleyhi ve sellem) Bakara suresi okunan eve şeytanın giremeyeceğini haber vermişti. ‘Evlerinizi kabirlere çevirmeyiniz! Muhakkak şeytan, içinde Bakara Suresi okunan evden kaçar!’ Müslim 780/212, Tirmizi 3036 Ertesi günden itibaren 3 gün boyunca Bakara suresini sesli olarak açıp dinledim ama eşime bir şey demedim. Bu arada boşanma sonrasını konuşmaya devam ediyoruz. 3. gün eşimi işe yolladım ve yine Bakara suresini açtı...

Kıyamet ne zaman kopacak?"

Bir bedevi  Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e: "Kıyamet ne zaman kopacak?" diye sordu. Efendimiz: “Kıyamet için ne hazırladın?” buyurdu. "Allah ve Resûlünün sevgisini." dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber: “O halde sen, sevdiğin ile berabersin.” buyurdu.  Hadis’i Şerif [Müslim, Sahih, Birr ve Sıla,45/50 (III; 2032)] Ana Sayfa

Maşita Hatunun _ Hüzünlü Hikayesi

~~Maşita Hatunun~~ !~Hüzünlü Hikayesi~!  Hz.Peygamber buyuruyor ki;  "Güzel bir koku duydum semada,  dedim bu koku nedir-?  dedilerki;Muham­med bu koku Maşita'nın kokusudur.  Sordum kimdir bu Maşita ve çocukları?  bana dedilerki Muhammed anlatalım sana...  Dedilerki ya Resulallah Maşita firavunun kızının bekçisi idi,tarakçısı idi hamamda firavun'un kızının saçını tarardı.  Maşita temiz,Maşita iman dolu bir İnsan ve  Hz. Musaya iman etmişti.  Birgün firavun'un kızı'nın saçını tararken tarak elinden yere düştü Maşita ise gayri ihtiyari farkında olmaksızın tarağı kaldırırken Bismillah dedi.  Firavun'un kızı birden bire döndü ve kim o Allah? dedi.  Babamı kastettin değilmi yani firavunu...  Maşita sustu ancak firavun'un kızı üstüne geldi Maşita dedi babam değilmi?  Allah dediğin benim babam değil mi?  Maşita haşa dedi senin baban benim gibi bir kuldur kızım,dedi.  o Allah olamaz...  Benim dediğim Allah ise ...